TÜRKMEN GENÇLİĞİNİN GÜCÜ
Eski kuşak siyasetçilerimiz günü ve görüntüyü kurtarmak için birkaç yetkiliyle görüşüp “bizden bu kadar” diyerek evlerinin konforuna çekildikten sonra harekete geçen Türkmen gençleri ve genç kızlarımız bugün yüreklere su serpen önemli gelişmeler kaydettiler. Gençlerimiz ve genç kızlarımız derken, her biri üniversite mezunu, birkaç dil bilen, üst-başları pırıl-pırıl, devletin çeşitli kademelerinde alt görevlerde çalışan ama kalpleri kendi halklarına hizmet aşkıyla yanıp tutuşan idealist insanlar.Işte bu gençler bu Pazar günü, Hamid Muradi başkanlığında, Cumhurbaşkanı özel kalem müdürü Şakir Karger ile görüşüp bu işin peşini bırakmayacaklarını belirttiler. Ardından Mezari Şerif’te gösteri yapan Türkmen kadınlarından bir kısmı, kentteki Türkmen toplumunun önde gelenleri eşliğinde Belh valisi ile görüşüp, tatlı sözler ve boş vaadlere karınlarının tok olduğunu, kaçırılan çocuğu bulmadığı takdirde o koltuğu dar valiye dar edeceklerini lisan-i münasip ile anlattılar. Atalarımız, dinsizin hakkından imansız gelir demişler. Nitekim, baskıyı gören Afgan hükümeti Mezari Şerif’e alelacele bir heyet göndererek, çocuğu kurtarmak için 10 gün süre istedi. Ayrıca cumartesi günü gösteri yapan Türkmen kadınlarının ve genç kızların üzerine su sıkan itfaiye görevlileri, Kabil’den gelen emirle sorguya alındı. Dikkat edin, başta Mezari Şerif olmak üzere onlarca yerde yapılan gösterilerde veya Afgan makamlarıyla bu Pazar görüşen Türkmenlerin arasında, Türkmen Büyükleri diyerek hem Türkmen hem Büyük kelimesine haksızlık ettiğimiz eski kuşak siyasetçilerimizden hiçbiri yok. Onlar ki, bugün sokaklarda olan halkımız adına her seçimde Afgan liderleriyle oy karşılığında makam-mevki pazarlığı yapmışlar, Türkmen halkını açık arttırmayla satmışlardı. O yüzdendir ki, göstericilerden bir Türkmen bayan, “ keşke elimiz kırılsaydı da size oy vermeseydik” diye hem Afgan liderlerine hem de onlarla halkımız arasında aracılık eden sözde büyüklerimize lanet okuyordu. Merak ediyorum, valilik konağının kapısına dayanıp adalet istiyoruz diye bağıran gencecik kızlarımızı, namus ve edep timsali başörtülü kadınlarımızı izlediklerinde, eski kuşak siyasetçilerimizin ve sözde büyüklerimizin yüzlerinde – adına utanç denilen duyguyu ifade eden hafif bir kızarma oluşmuş mudur acaba? Bir güzel gelişme de şu: gençlerimiz kendi siyasi partimizi ve medyamızı kurmak için perde arkasında harıl harıl çalışıyor, görüşmeler yapıyor, teknik altyapıyı hazırlamaya çalışıyorlar. Bir haber ajansı ile bir radyo işe başladı bile. Gençlerin hızını kesen, maddi yetersizlikler. Zira, ellerindeki kısıtlı imkanlarla bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Kış ne kadar uzun ve çetinse de arkası bahardır. Gece ne kadar zifiri karanlıksa da ertesi sabahtır. Baharın gelmesine, şafağın sökmesine az kaldı.