Makale ve Analiz

AFGANİSTAN TÜRKMENLERİNİN HAKLARI

Gazeteci ve Yazar: Esedullah Oğuz

Geçenlerde sosyal medyada bir çocuk resmi gördüm, içim cız etti gerçekten. Etraf bembeyaz karlar altında, 6-7 yaşlarında bir çocuk, ayağında yırtık bir terlik, üstünde de ince bir kot ve gömlek, üzerine kolsuz bir kazak giymiş. Üşümekten yanakları ve kulakları kıpkırmızı kesilmiş çocuğu soğuktan koruyacak bir montu yok, ayağındaki yırtık terlik de soğuktan donma noktasına gelen ayak parmaklarını korumaktan aciz.

Ve siz böyle bir çocuğa, oynaması için neden bir top veya oyuncak verilmiyor, diye soruyorsunuz. Sizce böyle bir soru son derece abes değil mi?Çocuğa top ve oyuncak verilmeden önce üst baş acil ihtiyaçları karşılansa ve sıcak bir yuvaya kavuşsa, daha iyi olmaz mı?Bir arkadaşım, “Taliban’la ikinci tur barış görüşmeleri başlıyor ama Afgan devletini temsil eden heyetin arasında neden tek bir Türkmen yok?” diye sorunca yukarıdaki çocuğun durumu aklıma geldi. Zira, Afgan Türkmenlerinin durumu da giyecek doğru dürüst ayakkabısı ve montu olmadığı için soğuktan tir-tir titreyen çocuğun halinden pek farklı değil.

Afganistan’ın beşinci etnik grubu sayılan Türkmenlere, Taliban sonrası kurulan hiçbir hükümette nüfusları oranında temsil hakkı verilmedi. Ordu, polis, parlamento, yerel yönetim ve eğitim kurumları gibi diğer alanlarda da Türkmenler ya tamamen devre dışı bırakıldı ya da sözünü etmeye bile değmez sembolik oranlarla temsil edildi. İki yıl önce art arda gerçekleştirilen parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkmenlerin yaşadığı kırsal bölgeler Taliban kontrolünde olduğu gerekçesiyle Türkmen seçmenlerin oylarını kullanamadığı, o yüzden temsilcilerini seçemedikleri söylendi ama aynı bölgede bizimkilerle yan yana yaşayan Özbekler ve Taciklerden bir sürü aday seçildi ve parlamentoda yerlerini aldı. Nüfus çoğunluğu Türkmenlerden oluşan iki bitişik il Balh ve Cuzcan’dan hiçbir Türkmen aday seçilemezken, bir sürü Özbek, Tacik ve Peştun aday milletvekili seçildi. Nitekim, bugün Türkmen protestolarının merkezi haline gelen Mezar-i Şerif’in etrafı ağzına kadar Türkmen nüfus kaynarken, kentin temsilcisi olarak parlamentoda yer alan Peştun asıllı milletvekili Gül Rahman Türkmen çadırına gelip bizimkileri teselli ediyor. Böyle bir anda bu bölgeden halkının sesini duyuracak Türkmen asıllı tek bir vekil bile yok.

Elbette bu durum, nüfusunun yarıdan fazlasını Türkmenlerin oluşturduğu Kunduz ve Cuzcan illeri için de geçerli. Türkmenlerin bu kadar ayak altı olmasında onların arasındaki dağınıklığın ve beceriksizliğin payı büyük ama tüm kabahat, Türkmenlerde mi gerçekten? Taliban tehdidi, hükümet otoritesinin zayıflığı ve diğer sorunlara rağmen bölgeden Özbeklerin yanı sıra azınlıktaki Taciklerin ve Peştunların bile temsilcileri seçilerek veya atanarak tüm devlet organlarında yer alırken, nüfus çoğunluğunu oluşturan Türkmenlerin devre dışı kalması veya bırakılmsı, sadece bizimkilierin kabahati mi?Mezari Şerif’te iki buçuk ay önce dokuz yaşında bir Türkmen çocuğunun kaçırılmasıyla başlayan protesto yürüyüşleri ve oturma eylemi 40. gününü doldurduğu halde ne çocuğun akıbetinden bir haber var, ne de dağınık haldeki Türkmen toplumunu tek çatı altında birleştirip sıradan halkın şu anki öfkesini ve hayal kırıklığını siyasi bir güce dönüştürmeye yönelik bir girişim var. Hiçbir şey yok. Aksine Türkmen çadırını dolduran büyüklü küçüklü herkesin koro halinde tekrarladıkları tek söz, inşaallah ve maşaallah. Elbette kuru lafla peymir gemisi yürümediği gibi sadece dua ile de işler bitmiyor. Yoksa Afganistan’da hiçbir sorun kalmaz, terör, intihar saldırıları, açlık, ekonomik sefalet gibi sorunlar, nefesi güçlü bir hocanın tek bir üfürüğü ile uçup giderdi. Toparlarsak, bugün ülkedeki tüm etnik grupların temsil edildiği Afgan hükümetinde tek Türkmen bakan, yurt dışındaki temsilciliklerde tek Türkmen büyükelçi, daha alt düzeylerde tek bir bakan yardımcısı veya genel müdür yok. Sadece tek bir Türkmen ailenin bile yaşamadığı, kuş uçmaz kervan geçmez bir vilayetin valisi Türkmen. Onu da görevden alıp yerine bir başka Türkmeni atıyorlar, sanki ikinci bir valilik Türkmenlere fazla gelirmiş gibi. Oysa bizimkilere yakın bir nüfus oranına sahip Özbekler kabinede üç bakanlık, sayısız bakan yardımcılığı, valilik ve parlamentoda onlarca vekil ile temsil edilirken, sayıları 3-4 milyon arasında değişen Türkmen nüfusunun kabinede en az iki bakanlık, dört valilik ve emniyet müdürlüğü, en az üç veya dört büyükelçilik ile temsil edilmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra Türkmen nüfuslu tüm ilçelerin kaymakam ve emniyet müdürü Türkmen asıllı olmalıdır. Bunları elde etmek için illa şiddete başvurmak, devleti zora sokmak mı gerekiyor? Oysa insanlarımız şu ana kadar hep kanunlar çerçevesinde hareket etmiş, yasalardan ve devletten yana olmuştur. Eşref Gani yönetimi, çözmek için uğraştığı büyük sorunlara bir yenisini daha eklemek istemiyorsa ve ülkenin etnik barışını korumak niyetindeyse, devletin tüm organlarında Türkmenlere bir an önce nüfusları oranında temsil hakkı vermelidir. Barışsever bir halkın sabrı taşıp olaylar şiddete dönüşürse, her şey için geç olur. Ve son pişmanlık fayda etmez.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu