KAÇIRILAN ÇOCUKLA İLGİLİ AKLIMA TAKILAN SORULAR
80 gündür elleri zincirli gözleri bağlı halde tutulan dokuz yaşındaki Abdurrauf’un kurtarılması için her aşamada birileri devreye giriyor. Ve her seferinde bizim Türkmenler haklı olarak umuda kapılıyor ama aradan günler ve haftalar geçtiği halde bir şey çıkmayınca umut dolu bekleyiş, yerini karamsarlığa bırakıyor.
En son devreye giren kişi, Afgan devletinin iki numaralı ismi, cumhurbaşkanı birinci yardımcısı Emrullah Salih oldu. Salih ile görüşen Türkmen heyeti onun yanından büyük umutlarla ayrıldı. Zira cumhurbaşkanı yardımcısı düzeyinde biri, olayı bizzat araştıracağını söyledi ve Abdurrauf’u iki hafta içinde kurtaracağına dair söz verdi. Burada aklıma bir sürü soru geliyor. Öncelikle Emrullah Salih, çocuğu kurtarmak konusunda ciddi ise 75 gün niçin bekledi? Haftalardır Afgan kamuoyunun gündemini işgal eden ve yerel medyada birinci haber olarak her alan olayı, Salih’in daha önce duymamış olmasına imkan yok.
Emrullah Salih, Pencşirilerin ağır toplarından biri ve Afgan istihbaratı eski başkanı. Pencşirilerin en büyük özelliklerinden biri, içi boş iddialı laflar etmeleri ve sürekli övünmeleri. Nitekim Afgan Farsçası Dari dilinde “puk nabaşa Pancşiri namişe” diye bir söz var. Bunu, “Penşirli dediğin kof ve övüngen olur”, şeklinde çevirmek mümkün. Emrullah Salih de büyük laflar eden biri, ama icraatları yukarıdaki özdeyişi haklı çıkaracak nitelikte. Nitekim bir süre önce Kâbil’in güvenliğini bizzat ele aldığını ve başkentte artık teröre geçit vermeyeceğini açıklamıştı. O zamandan beri Kabil’de intihar saldırıları ve hırsızlık olayları azalacağına daha da arttı. Eskiden başkentte haftada bir olan patlamaların sayısı artık ikiye hatta üçe çıktı. Ama Salih iddialı laflar etmeyi sürdürüyor ve başarısızlığına çok güzel kılıflar uyduruyor. Beceriksizliğini örtmek için söylediği en son söz şöyle: “Intihar saldırganlarını idam etmeliyiz.
Taliban, yaptıklarının yanına kâr kalmayacağını bilirse, bu işe kalkışmaz.” Peki, ondan önce Salih bize açıklayabilir mi acaba: nasıl oluyor da Taliban’ın intihar timleri onlarca kontrol noktasından geçip Kabil’in orta yerinde bombalar patlatıyor, hem de bir iki kere değil, haftalardır bu işi düzenli olarak yapıyor? Başkentine bile sahip çıkamayan bir Cumhurbaşkanı yardımcısı 700-800 km ötedeki bir kentte perde arkasındaki karanlık güçlerle devlet arasında bilek güreşine dönüşen bir kaçırma olayını çözebilir mi? Çocuğun babasına sorsak; şu ana kadar kaçırılan diğer çocuklar ve yetişkinler için fidyeciler en fazla 20-30 bin dolar isterken sizin çocuğunuz için neden 1.5 milyon dolar istiyorlar? Neden şüpheliler arasında, gözaltına alınıp serbest bırakılan en yakın akrabanızın adı geçiyor? Yoksa bu, sıradan bir çocuk kaçırma olayı değil de, sizinle akrabanız veya iş ortaklarınız arasındaki daha büyük bir hesaplaşma mı? Fidyeciler, olayın çözülmesini istemiyor gibi, birkaç gün önce fidye miktarını 200 bin arttırarak 1.7 milyon dolara çıkardılar?
Bu, ne anlama geliyor? Kamuoyundan sakladığınız bazı şeyler olabilir mi? Cumhurbaşkanı Gani’ye sorsak; Mezari Şerif’in en büyük çete reisi Aktar Lüççek’in oğulları sorgulanmak üzere Kâbil’e götürüldükten bir süre sonra neden serbest bırakıldı? Lüççek’in oğullarının başkentte emniyet müdürlüğünde sorgulanmayıp lüks bir otelde ağırlandığı doğru mu? İki yıl önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Gani’nin Belh’teki seçim kampanyasını yürüten Aktar Lüççek ve oğulları, bizzat cumhurbaşkanı tarafından korunup kollanıyor olabilir mi?İlginçtir, Gani bir yandan Mezari Şerif eminyetinin şüpheli sıfatıyla tutuklayıp başkente gönderdiği Lüççek’in oğullarını ve işadamı Abdulselam Kifayet’i hiçbir doyurucu açıklama yapmadan serbest bırakıyor ama öte yandan başta vali ve emniyet müdürü olmak üzere Belh ilindeki tüm yerel yetkilileri, kaçırılan çocuğu bir an önce bulmadıkları takdirde, toplu şekilde görevden almakla tehdit ediyor.
Öyle anlaşılıyor ki, devletin içindeki taraflar arasında kaçırılan çocuk üzerinden bir bilek güreşi sürüyor. Başını cumhurbaşkanı Gani’nin çektiği grup, kaçırılan çocuğu bahane ederek Belh ilindeki kendine muhalif güç odaklarını bertaraf etmek istiyor ve bunun için bölgenin en karanlık çete reisi ile el altından işbirliği yapıyor. Eski vali Üstad Ata’nın liderliğindeki muhalif Tacik bloku ise Gani’nin baskılarına direnmeye ve pozisyonunu korumaya çalışıyor. Şu anki Belh valisi ve emniyet müdürü Tacik asıllı ve Üstad Ata’nın adamları.
Onlar görevden alınıp yerine Gani’ye bağlı kişiler gelirse, Ata, babasının çiftliği olarak gördüğü Mezar-i Şerif’te güç ve itibar kaybetmiş olacak. Tesadüfen gelişip büyük bir toplumsal olaya dönüşen kaçırma olayının kurbanı dokuz yaşındaki masum çocuk ise, devler arasındaki atışmada sadece bir piyon. Bu, eğer sıradan bir kaçırma olayı olsaydı, öncelikle fidye miktarı bu kadar büyük olmazdı. Miktar büyük olsa bile fidyeciler pazarlık yaparak bir uzlaşma yolu arardı. Öyle anlaşılıyor ki, burada amaç, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.