Makale ve Analiz

YENİ VALİ, ESKİ VALİ

Gazeteci ve Yazar: Esedullah Oğuz

Kuzey Afganistan’daki Seripul ilinin Türkmen valisi görevden alınıp yerine yine bir Türkmen getirildi. Yeni valiyi eleştiren de var, övüp arşa çıkaran da. İsterseniz, halef-selef ikisini de yakından tanıyan biri olarak, hikayeyi bir de benden dinleyin. Bir süreden beri Kabil’deki Afganistan Türkmenleri İslami Şurası başkanlığını yürüten Gurban Murad, uzun zamandır devletten görev bekleyen deneyimli Türkmen kadrolarından biriydi. Nihayet şans yüzüne güldü ve Seripul iline vali tayin edildi. Uzun yıllar Afgan Savunma Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulunan Gurban Murad, albay rütbesi ile emekli olduktan sonra kenara çekilmemiş, aksine sosyal ve politik hayatta aktif roller üstlenerek toplumsal olayların hep ön sıralarında yer almıştır. Doğrudur, Türkmen Şurası başkanı olarak elde ettiği nüfuzu, kendi çocuklarını devlette işe yerleştirmek için kullanmıştır ki bu, bugünkü Afganistan’da gayet olağan bir durumdur, yani bunu duyan kimse pek yadırgamaz. Kaçırılan çocuk konusunda da kendisinden bekleneni verememiştir. Olayı birkaç göstermelik görüşme ve bir basın toplantısıyla geçiştirmiştir. Yani, Türkmen halkının gözünde ve gönlünde bu konuda sınıfta kalmıştır. Ancak kökten yetişmiş, uzun yıllar devlette görev yapmanın verdiği birikime sahip bilgili ve kültürlü bir insan olduğu da su götürmez bir gerçektir. Ayrıca oturup kalkmasını, protokol kurallarını bilir. Edebi Farsça’ya da bir yöneticinin olması gerektiği gibi hakimdir, yani ağzı laf yapan birisidir. Görgü, nezaket ve centilmenlik konusunda da selefini kat kat aşmaktadır. Yeni valiye yöneltilen “Türkmen’i sattı, aramıza nifak soktu”, gibi suçlamalar hem temelsiz hem de yersizdir. Öncelikle, Afganistan’dakı sıradan insanlar sadece seçim zamanlarında kıymete bindiği için bugünlerde Türkmen halkının pek bir alıcısı yoktur, dolayısıyla onu satabilmesi de mümkün değildir. Aramıza nifak soktu, suçlaması da yersizdir, bunun için birlik olması gerekiyor ki, bizim şu anda eksikliğini en çok hissettiğimiz şeydir. Valiler belli bir süre ile göreve gelirler, ondan sonra ya başka bir yere tayin edilir ya da “sen biraz dinlen bakalım” denilerek evlerine yollanır. Diğer bir deyişle yeni vali Gurban Murad, eski vali Kadir Aşna’nın makamına göz dikmiş ve almış değildir. O görevi kabul etse etmese, Aşna zaten valilikten alınacaktı. Eski valiye gelince; nedense birden “büyük lokma ye, ama büyük konuşma” şeklindeki atasözü aklıma geldi. Zira Kadir Aşna bir süre önce kendisini ziyarete gelen bir grup Türkmen’e “valilik neymiş, daha durun ben bakan olup neler neler yapacağım, o zaman göreceksiniz Kadir kimmiş” diyordu. Afganistan’da valilik makamına oturan tüm Türkmen yöneticilerini yakından tanırım, çoğu yakın arkadaşımdır. Bana göre, aralarından en iyisi, birinci Karzai hükümetinin ilk yıllarında (2002-2005) Cuzcan valisi olarak görev yapan Roz Muhammed Nur’dur. İri cüssesi, gür sesi ve insanı etkileyen hitabet gücüyle oturduğu her koltuğu layıkıyla doldurmuştur. Nur valilik makamına oturunca, kendisinin de mensubu bulunduğu Türkmen halkına yönelik pozitif ayrımcılık yapmış, Cuzcan’a bağlı 14 ilçenin yarısının kaymakamını Türkmenler arasından seçmiştir. Bir o kadar Türkmen’i de vilayette daire müdürü tayin etmiştir. Ayrıca Türkiye’ye eğitim için gönderilecek öğrencilerin listelerini onaylarken, yarısının Türkmen asıllı olmasını şart koşmuştur. Buna ilaveten, Cuzcan’ın çeşitli ilçelerinden 50-60 kadar Türkmen aksakalını ve ileri gelenlerini toplayarak Kabil’de Amerikan büyükelçisi Halilzad ile defalarca görüştürmüş ve devlet yönetiminde Türkmen kadrolarının yetersizliğinden yakınmıştır. Bunları bir yerden duymuş değilim, aksine bizzat şahit olduğum olaylar. Zira Nur Cuzcan valisiyken ben de Nato danışmanı olarak Kabil’de görev yapıyordum ve vali Nur ile Kabil’e geldiğinde sık sık görüşüyorduk. Tepki çekme pahasına kendi ilinde Türkmenleri kayırmasını hem şaşkınlık hem de hayranlıkla izlemiştim. Benim gibi vali Nur da Almanya’nın Münih kentinde yaşıyor, ailelerimiz burada. Bir süredir ona baskı yapıyordum; “atla Kabil’e git, ben nasılsa gidemiyorum, ailemi ve işimi bırakıp gitmem mümkün değil ama sen emekli bir insan olarak gidebilirsin”, diyordum. Elbette cebinden bin-iki bin Euro para harcayıp bu soğukta Münih’ten kalkıp yolda virüs kapma tehlikesini de göze alarak Kabil’e gitmek, her babayiğidin harcı değil. Kendim yapamayacağım bir işi ondan istediğim için çok fazla da baskı yapamıyordum ama uzun yıllara dayanan dostluğumuzun izin verdiği ölçüde zaman zaman – onu gaza getirmek için- sert ve kışkırtıcı sözler sarf ediyordum. Ama bu karda kışta, üstelik kendisini bekleyen bir makam-koltuk da yokken, Kabil’e doğru yola çıkacağını pek sanımıyordum. Az önce telefon etti, “çocuklarımla kavga etme pahasına senin sözünü dinleyip Kabil’e geldim ve ilk iş olarak Dr. Abdullah’tan randevu aldım” diye. Beni şaşırtan ve bana tatlı bir yanılgı yaşatan eski valimize şapka çıkardım. Bazıları diyebilir: “belki Kabil’de işi vardır, onun için gitmiştir”. Seçim zamani olsa, bu eleştiriyi bir ölçüde anlardım ve hak verirdim. Ama şu an, hemen her hafta büyük çaplı bombalarla sarsılan, ellerindeki cep telefonları için bile insanların öldürüldüğü Kabil, herkesin kaçmak istediği bir yer, özellikle de Almanya gibi bir yerde başınızı sokacağınız sıcak bir yuvanız, sizi bekleyen bir aileniz varsa. Yine de karar sizin. Ama yargılarken insaflı olun!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu